31 Aralık 2007 Pazartesi

santraç nedir?

Satranç ilk defa Hindistan düşünürlerinden Herssabbin Dahire adında bir Hintli tarafından bulunmuştur. Bu oyunu yaygınlaştıran da Liclac İbn-i Sita isimli bir Hintlidir.19. yüzyılda satranç İngiltere daha sonra Almanya, Rusya ve Amerika yaygınlaştı. Büyük savaştan sonra satrancın ve satranç turnuvalarının yaygınlaşması, eski düşman uluslar arasında bir köprü kurarak uluslararası gerginliklerin giderilmesinde kendine düşen görevi bilim ve sanattan daha çabuk başarmıştır.Lasker’in belirtmiş olduğu gibi, her insanın, ister spor olsun,ister masa başı türünden olsun bir mücadele oyununa içgüdüsel gereksinimi vardır. Bu, özellikle modern çağlarda, makineleşmiş bir ortamda dizginlenen,dolayısıyla eş tempoyu tutturmak zorunda kalan insanların,bir yolunu bulup bireysel güçlerini sınama ve kendilerini gösterme tutkularından gelmektedir. Ancak yüksek kültürlerin insanları gelişigüzel bir oyunla yetinememektedirler. Uzun dönemde, ne bedensel ne de şansa bağlı oyunlar bu insanları doyurmaktadır. Ama satrançta, şansı dışlayan sadece zihin gücünün ortaya çıktığı bir oyun bulmaktayız. Kazanılsa da kaybedilsede satranç yalnızca zihnin mücadele gücüne dayanmaktadır; ona taşıdığı derinliği veren de işte budur. Asırlardan beri süregelen ve süregelecek bir oyun. Gerçek bir strateji. Gerçek bir beyin cimnastiği. İranda zamanın padişahı tarafından savaş stratejisi olarak geliştirilmiş bir sistem daha sonra oyun halini almış ve günümüze kadar gelmiştir.
Satrancın, zamanımızdan en az 4000 yıl önce Mısır da oynandığına dair bulgular piramitlerdeki kabartmalarda bulunmaktadır. Oyunun bugünkü adını alması, MS 3. - 4. yüzyıllarda Hindistan da, oyuna "ÇATURANGA" denmesi ile başlar. Tarihçiler satrancın (daha doğrusu çaturanga nın) din zulmünden kaçan budist rahipler yoluyla Çin e götürüldüğünü düşünmektedirler.
Satranç ile ilgili ilk yazılı belgeler Hindistan dan kalmadır. Daha sonra satranç İran a, onlardan Araplara, Endülüslüler sayesinde de İspanya üzerinden Avrupa ya yayılmıştır. Bizans İmpratorluğu ile de karşılaşma önemli bir dönüm noktasıdır. Yüzyıllarca satranç, yavaş stratejik bir oyundu. 1400 lü yılların sonunda iki uzun menzilli taşın (Fil ve Vezir) icadıyla oyun hareketlendi. Arap ve Avrupa el yazması kitaplardan sonra, İspanyol Lucena nın ilk basılı satranç kitabında (1497) satrancın o zamanki yeni kuralları açıklandı. O zamandan bugüne kadar, satranç oyununun kuralları değişmeden gelmiştir. İspanya dan sonra, İtalya, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya da satranç hızla yaygınlaştı. 15. yüzyılda İspanyol Lucena, 17. yüzyılda İspanyol El Greco, 18. yüzyılda Fransız Philidor un satranç kitapları vardır. 19. yüzyıl sonlarında satrancın büyük yıldızları belirdi: Anderssen, Morphy, Rubinstein ve Steinitz. 1850 lerden başlayarak, güçlü oyuncuların katıldığı turnuvalar yapıldı. Sonunda, 1886 da o zamanın en kuvvetli iki satranç oyuncusu arasında, ilk dünya satranç şampiyonluk karşılaşması oynandı: Steinitz ve Zukertort. Steinitz bu maçı, 10 galibiyet, 5 beraberlik ve 5 yenilgi (+10 -5 =5) alarak kazandı.
satranç EğitimiSatranç Eğitiminin TemelleriSatranç öğretirken dikkat edilmesi gereken konular şöyle sıralanabilir.Çocukların satrancı sevmesi çok önemlidir. Onları satrançtan soğutacak her şeyden kaçınmalıdır. Sınıflar çok kalabalık olmamalıdır. 10 - 12 kişilik gruplardan fazlası öğrencilere fazla yarar sağlamaz. Satranç eğitiminde üç ana unsur vardır:· Konuların anlatılması,· Örneklerle konunun açıklanması,· Pratik yaptırmak.
Konuların Anlatılması: Konular anlatılırken, önce konunun temel amacını anlatmalıdır. Genel kapsam veya ana hatlar verildikten sonra, detaylara girilmelidir. Öğrencilerin kafasında karışıklık yaratmamaya özen göstermelidir. Konular anlatılırken satranç panosu kullanılmalıdır. Pano yoksa turnuva ölçülerinde bir satranç tahtası ve takımı kullanılabilir.
Örneklerle konunun açıklanması: Oynanmış oyunlar ve oynanmış oyunlardan konumlar kullanarak anlatılan konular açıklığa kavuşturulur. Bir konu için birden fazla örnek gösterilecekse, en önce en kolay olan örnekler gösterilmeli, sonra giderek daha zor olanları gösterilmelidir. Zor bir örnekten başlamak doğru değildir. Örnekler titizlikle seçilmelidir. Uygun olmayan örneklerin kullanılması konunun anlaşılmasını güçleştirir ve öğrenme sürecine zarar verebilir. Bazen bir konum panoda dizilip konuyla ilgili soru (örneğin burada en iyi hamle hangisidir gibi) sorulup, öğrencilere belli bir süre verip cevaplarını sözlü veya yazılı vermeleri istenir. Bu durumlarda, öğrencilerin önlerindeki tahtada konumu dizmeleri ve panoya bakarak değilde, önlerindeki takıma bakarak çözmeleri daha yararlı olur.
Pratik yaptırmak: Öğrencilere oyun oynatarak pratik kazandırılmalıdır. Pratik yaptırmak satranç öğretiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu yapılmadığı takdirde, öğrenci konuları ya tam kavrayamaz, ya da uygulayamaz. Öğrencinin oynadığı oyunları, sınıfta analiz ederek, doğrularını ve yanlışlarını göstermelidir. Bu son yöntemin büyük yararları vardır. Öğrenciler kendi oyunlarında (ya da kendi seviyelerindeki arkadaşlarının oyunlarında) ne tür hatalar yaptıklarını gördüklerinde, bunları daha kolay düzeltebiller.
Öğrenciler ikişerli grupla halinde oturtulmalı ve her çifte bir satranç takımı düşmelidir. Eşler arasında satranç açısından seviye farkı olmamalıdır.Öğrencilere ödev verilmelidir. Eğer öğrenciler istekliyse, her dersten sonra, bir dahaki derse gelişlerinde çözüp getirmeleri için ödev verilebilir. Ancak öğrencileri yüklü ödevlerle bezdir-memeye dikkat edilmelidir.Öğrencilerin satranç gelişimleri izlenmelidir. Bunun için bir defter tutulması ve düzenli zaman aralıkları ile (örneğin her 2 haftada veya ayda bir) öğrencilerin gelişimlerinin kaydedilmesi yararlı olur.Sınıflar olabildiğince eş kuvvetteki oyuncuları kapsamalıdır. Eğer sınıfta farklı kuvvette öğrenciler varsa, zayıf ve kuvvetli oyunculara dengeli (eşit) zaman ayrılmalıdır. Mümkünse, eş kuvvette olanları aynı sınıflarda toplayacak şekilde karma sınıflar ayrılmalıdır. Ayrılamıyorsa, satranç takımının başına oturtulan çiftlerin birbirlerine yakın kuvvette olmalarını sağlamalıdır.Her derse başlarken, bir önceki dersin kısa bir özeti verilmeli veya önceki dersle ilgili sorular sorulmalı, sonra yeni konular anlatılmalıdır. Bazen bir konunun anlatılması birkaç ders sürebilir.

Hiç yorum yok: